26 Eylül 2011 Pazartesi

tam da kader'le kederlenmişken...

uzun zamandır izlemek için çabaladım. film arşivi sağlam olanları mı denemedim, film kiralanan yerlerin kapılarını mı eskitmedim.. yok. çabaladığım süre boyunca hiç bir şekilde yaklaşamadım filme. film dediğim, zeki demirkubuz yönetmenliğindeki, 'kader' filmi.. tamamen aklımdan çıktığı şu sıra, denk geldim filme, ve izledim. empati üstüne empatiler, sürekli tek bir kişi odaklı yoğunlaşmalar..

film bitti. hüzünle, merakla, acaba?larla noktaladım filmi. zaman filmle de aktı, film bittiğinde de aktı ama sanırım sonraki süreçte daha bir geçirdi tırnaklarını zaman, iç dünyama.. o kanattıkça, ben beslendim. beslendikçe, detaylı düşündüm. dedim ya empati kuruyorum diye. artık düşüncelerim empatiden taşıp, geçmişe hapsoldu. 

çok saçma gelecektir eminim ama söyleyeceğim: fbook hesabını dondurduğunu sandığım, film izlerken aklımda gelen tek kişinin beni sildiğini -hatta üstüne bir de engellediğini- farkettim film sonrası.. şu an net bir şey hissetmiyorum. belki hissederim diye buraya yazmayı uygun gördüm, ama.. değişen bir şey olmadı. boşluğum, mide bulantım ve ben.. başbaşayız. yeniden!

eskiyi tahlil ediyorum. en mantıklı eleğimi de çıkardım şimdi meydana, eliyorum. elekten geçemeyen en büyük şey: gaddarlığım ve bencilliğim. içime oturan ve hayatımda böylesi bi cümleden etkileneceğimi sanmadığım fısıltıya karışık, sessiz kalmak planlanarak içerde daha fazla tutulamamış olan o cümle yankılanıyo içimde, birinin hayatından çıkarıldığımı öğrendiğimden beri..

"hayatıma sıçtın.

o şeffaflıkla ne anlattıysa etkilenmiştim zaten. tabi en çok ömrüm boyunca kendime kimseyi kırmadığımı inandırdığım halde , bunun aksinin sadece iki saat içinde, dürüstlükle anlatılmasıyla etkilendim. 

ben önemli birini kaybettim. yeri dolar mı dolmaz mı, düşünmek istemiyorum. uzağımdayken, ulaşmak istediğim an bunun mümkün olmayacağı uzaklıktayken ve o samimiyeti yitirmişken, daha da farklı bir his olacak bu. uzay diye öğretilen şeyin, simülasyonunu tasarlayacağım gibi görüyo bu süreçte.. boşluk. sınırsızlığını göster hayalgücüm! 

of of! ne fena! keşke o saçmalıkları savabilseydim ve bana en yakın insan o olsaydı. neden kaybediş hatırlatır ki değeri? herhangi bir şeyin ilkiymiş, ortasıymış, sonuymuş dinlemeden, istisnasız her kaybediş neden umursamıyormuş gibi bir havada hissizce uzaklaştırılmaz akıldan?

"sen yaşayan en büyük korkak olarak, evrendeki en büyük cesaretsizlik örneğini sergiledin!"

sergiledim mi? yaptım mı?

yapmış olmalıyım ki, cezamı çekiyorum. 




müstahak bana!















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

çayda eriyen şeker