21 Eylül 2011 Çarşamba

e peki o zaman, hoşça kalın!

içten olmayan ve öööööylesine sayılabilecek bir uğurlayış kadar güven sarsıcı birşey daha var mı acaba? birlikte savrulan kahkahalar, sevimli espriler, bazen kızmalar darılmalar gücenmeler, gizliden gizliden arkadaşı sahiplenmeler, nazarlı boncuklar, nazarkovan boncuklar.. moralin karşı tarafın düşündüğünden de yerdeyse ve belli etmemeye çalışıp, yağmurun gelişini ağlayarak kutlamak istiyorsan müsaade isteyip akıl toplamak için gidilen yere konsantre olamadan, tıpış tıpış evine döndüysen,,,,,,,,,,,,, cümlenin asla devamı gelmez. noktalar kadar bitirici olmayan virgüllerle devam eder bu durum. onca virgülün arasında saklanmış minicik minicik soru işaretleri huzursuz eder de eder.

eve gelip düşünürsün seçenek seçenek: 1)fazla şey bekliyorum. 2)benden pek bir şey beklenmiyo. 3)değer verilmesi gereken insanlara değer veriyorum ama biraz fazla kaçırıyorum değer yükleme işlemini. 4)güzelliğin içinde eğretiysen ordan basıp gidersin. doğru seçimdi benimki. 5)güzelliğin içine sıçmamak için ne elimden sakındım ne ayağımdan, hepsiyle tokalaşıp basıp gittim ordan. 6)onları çok seviyorum, sadece bencilin tekiyim. böyle uzar da uzar.. o yüzden ne uğurlu sayım ne de başka birşeyim olan 6 -yazıyla altı- seçeneği yeterli gördüm.


uğurlu sayım demişken, uğurlu birşeyler yaratıp onları sürekli kaybeden ama inatla yeniden ve yeniden batıllarını çoğaltan biriyim. keşke öyle olmasam.. keşke bu kadar çok keşke! demesem açıktan.. 



keşke caydırıcı şeyleri hemen göz ardı edebilsem koşulsuz sevebilmek için insanları.. 
keşke kahve yapsam büyük bir şevk ve huzurla da falım fallansa..
keşke kırmızı burunlu palyaçoma sarılıp sonsuza kadar olmasa bile, unutana kadar bir kaç bir şeyi; uyusam..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

çayda eriyen şeker