7 Şubat 2012 Salı

lütfen beni çekelemeden uzaklaşın

yooook! o kadar da dürüst değilsin arkadaşım. olmanı çok isterdim. sen ki zilyon senelik arkadaşlığın bittiğinde dahi çok üzülmeyeceğini söyleyensin. tükendi mi kestirip atansın. beni, dünkü boku, kaybedince mi üzülürsün?

yapmaaaaaaaaaa


"araya mesafe girer, ama kopmayız" nereye kopmayız be! kadın çorabı söküğü gibi, bi söküldük mü, sonumuz çöp!

zaten ideallerin, yaşadığım ve yaşamak istediğim şehirden uzak.. sen sanıyo musun ki, arayıp sorcaksın beni. ya da sanıyo musun ki, aradığında özledim dediğinde, samimi bulucam seni?

ah arkadaşım ah.. ben güven problemi yaşayan biriyim bilmiyor musun sanki?

tam da çok alışmışken "burda yapamam, gidiyorum"u müjdeliceksin. ve bunu olgunluğumla karşılamamı bekliceksin öyle mi?

tam da çok alışmışken siktirip gidecek, benim için en iyisi bu derken de metanetimi korumamı mı bekliceksin benden öyle mi? şu an bile tıkanığız görmüyor musun? pompaları gövdemizin arkasına saklayıp yüzyüze konuşuyoruz hep.. üstten üstten..


ben suratına patlattığım kahkahalarım gibi olmasın diye tuttum kendimi. yoksa ağlamayı sevmem, ama ağlatmak için uğraşırsan da koyvermeyi iyi bilirim. sana çok kızgınım ben. ağlak yanımı baskılayacak kadar kızgınım hem de: diğer özletenler yetmiyomuş gibi, bi de seni mi özlicem? beni dev bi ateş topuna evirmek mi niyetin?


emekliliğimiz midir en yakın randevu? şehrimizde?



ah siz yok musunuuuuz.. sizi iki küçük güvercin! demek göç ha?
işte ben bu iki şapşal yüzünden yeniden sevmemeye başladım insanları sevmeyi. biri zaten tanımaya başladığımdan beri gidicem sinyalini çakıyordu. şimdiyse diğeri...

insanları sevmiyorum tamamdır artık. eninde sonunda dımdızlak bırakılıyosun çünkü..

eninde sonunda yankılatıyolar titrek sesini.. ben hazırım canımıniçleri!
mektup atın; seversiniz; severim.





" yalnızlığın kadarsın. yalnızlığın mis kokmalı..."

denerim bedri rahmi'ciğim.. çabalarım.














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

çayda eriyen şeker